Muzaffer İlhan Erdost'la edebiyat'tan 12 Eylül ve siyasi bağlamlarına; yayıncılık hayatından şairlerle olan yakın arkadaşlıklarına varan uzun bir sohbetteydik. Bu sohbeti iki bölüme ayırmak niyetindeyim. Önce biraz edebiyat ve anılardan söz edelim. Daha sonra ise 12 eylül ve öncesinde yaşanan katliamları irdeleyeceğiz. Bildiğiniz üzere Muzaffer İlhan Erdost “İkinci Yeni” akımının isim babası. Bu ismi nasıl koyduğunu öğreniyoruz:
-O zamanlar Pazar Postası'ndayım.
Zaten İkinci Yeni'nin tezgahı orasıydı. Bazen yazı yetişmiyor adımı
değiştirip 3-5 yazı birden yazdığım bir dönemdi. Yazı makinesi derlerdi.
Yeni şiirler var farklı dediler. Hakkında yazı yazılacak.
Yazdım, başlık arıyorum. Basıma yetişecek. Aklıma “İkinci
Yeni” geldi bir anda. Sonra birgün “bu yeni şiirin adı
nedir?”diye konuşuyorlar. İlhan Berk, İkinci Yeni koydular bile
onun adını,dedi.
İkinci Yeninin zorluğu sizce neydi?
Şiir yazmayı öğrenirsin, yeteneğin doğrultusunda ona özgünlük katarsın. Bilmem kaç yüzyıldır egemen sınıfa ait olmuş divan şiirine bakınız. Aruzu ve vezni ile yıllardır aynı şeyi söyler. Tıpkı bir vazo yapar gibi hassas bir şekilde kendine özgü oyalar bezer. Halk şiiri toplumsal yaşayıştan,tarihten ,gelenekten soyutlanamaz. Şuan ki şiirde bir önceki şiirin beslenmişliği ile ilerler. Halk şiirinden ilerleyen İkinci Yeni özgünlükte tamamen farklı bir yol izlemeliydi. Karacaoğlan gibi iletişimin az olduğu bir zamanda diyar diyar sazı eline alıp gezmek kalıcılık sağlamıştı. Artık Barış Manço şarkısı dünyanın heryerine hızla ulaşıyor. Fakat kalıcı olmuyordu. Bu şairler o siyasi çalkantılar arasında kendileri oldular. Hep varolacak soyut gerçeklikten hislere dokundular. Özgürlükle var oldular.
Şiir yazmayı öğrenirsin, yeteneğin doğrultusunda ona özgünlük katarsın. Bilmem kaç yüzyıldır egemen sınıfa ait olmuş divan şiirine bakınız. Aruzu ve vezni ile yıllardır aynı şeyi söyler. Tıpkı bir vazo yapar gibi hassas bir şekilde kendine özgü oyalar bezer. Halk şiiri toplumsal yaşayıştan,tarihten ,gelenekten soyutlanamaz. Şuan ki şiirde bir önceki şiirin beslenmişliği ile ilerler. Halk şiirinden ilerleyen İkinci Yeni özgünlükte tamamen farklı bir yol izlemeliydi. Karacaoğlan gibi iletişimin az olduğu bir zamanda diyar diyar sazı eline alıp gezmek kalıcılık sağlamıştı. Artık Barış Manço şarkısı dünyanın heryerine hızla ulaşıyor. Fakat kalıcı olmuyordu. Bu şairler o siyasi çalkantılar arasında kendileri oldular. Hep varolacak soyut gerçeklikten hislere dokundular. Özgürlükle var oldular.
İkinci Yeni'ye ve öncü şairlerine
baktığınızda bunları ortak noktada birleştiren eylem neydi?
-İkinci Yeni adından dolayı bir akım
olarak gözükebilir. Aslında bir anlamda akımdır bir anlamda
değil. Geniş anlamda akım olarak algılanabilir ama dar anlamda
dadaizm gibi bir akım değildir. Bir akımın anlayışı ve
ilkeleri önceden verilmelidir. Şairler önceden konuşur
tartışırlar. Hatta manifesto ile düşüncelerini duyururlar. Bu
bana oldukça gülünç gelir. Bu durumlar aslında İkinci Yeni'nin
birebir karşıtıdır. Geniş anlamda kültürel olarak belirli
aşamalarla yaygınlaşan bir eğilimi kucakladığı için akım
sayılabilir. Şairlerin ve şiirin olgunlaştığı bir
dönemdir.Anlamsal dizge bir bakıma şiirin prangası olur. Anlam
şiirin önünde durdukça önceki şiirleri anlamını korur ve
sürdürür. Anlamın şiirle birlikte oluşması bir önceki
şiirlerle bağının kopması başkalık yaratmıştır. Çok sonra
yazdığım İkinci Yeni'de anlam üzerine yazdığım yazımı
yanlış yorumladılar. Fakat burada söylediğim şey anlam üzerine
şiir yazmanın şart olmadığı şiirin rastlantısal bir şekilde
anlam kazanabileceğiydi. Anlam kaygısı olmadan da şiir
yazılabileceğinden bahsettim her şiiri böyle yazın demişim gibi
saçmalıklar sergilendi. Şiir ipe boncuk dizer gibi kelime dizerek
yazılmaz ki! İkinci Yeni bu durumu kırmıştır. Şairin şiiridir.
Bu durumda anlam ve şiirsel dizge olarak birbirlerinden farklı olan
bu şairler kendi şiirlerini yazma istekleriyle bir arada
gözüktüler.Not:Muzaffer İlhan Erdost'un sözleri aklıma Ece
Ayhan'ın bu akıma "Sivil Şiir" demesini getirdi.
Ankara Rüzgarlı Sokak'ta bulunan
gazete anılar ile dolu. Cemal Süreya ve Ahmet Arif'le olan farklı
arkadaşlıklarından konu açıldı. Gazetede gece amirliği yaptıkları uzun sohbetleri özlemle andı. Gece nöbetinin
sonlarına doğru Ulus'tan Kızılay'a yürürlermiş. Bir Ankaralı
olarak ne muhteşem bir düş... Cemal Süreya'nın Ahmet Arif'in
şiirlerinde ki imgeleri çok beğendiğini biliyor muydunuz? Ahmet Arif'in bir şiirinde “iki canlı tavşan”
diyerek hamileliği kastetmesini, Anadolu söyleyişlerini
yakalamasını Cemal Süreya çok beğenirmiş.
Konu Yılmaz Güney'e geliyor. Yılmaz
Güney ile ilgili bir yazı istemişler. Yılmaz Güney ilk hikayelerine can verdiği sıralar birbirleriyle tanışan Muzaffer İlhan Erdost'tan onu dinleyelim. Bu yazıyı bizim için okuyor. Muzaffer
İlhan Erdost' edebiyatla ilgili sohbetimizi bu duygusal metinle sonlandırıyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder