7 Kasım 2014 Cuma

KURUMSAL DÜNYAM

B… Bb… Be… Benim kurumsal dünyam!
Çizginin ötesindeki dağın arkasını görebiliyorsan geleceksin!
Nabzın atsın istiyorsan önce sevişmeyi öğreneceksin.
Zırlayacaksın sende kulaklarında iniltileri; ağlattıklarının.
Kurumsal kurumsal bu dünya!
Ben kurdum!
Damarlarım müptela atışlarını sürdürüyor.
Solgunsun –yorgunum- birkaç gündür.
Hayat neşeni –dalgacı pezevenk- almışlar.
En son ne zaman yıkandın?
Kaç gün biliyorum.
Dün olmalı; son  bir yıl kadar kirliyim.
Kazıtılmış depresifliğim kadar hassas,
açlık kokan, yırtıcı bir nefesim.
Ben benim!
Tanıyorum seni.
Peşindeyim.
Yutkunduğum her tükürük; suretini bir yağmur damlası olup okşar.
Benimle ol.
Yol dönüyor -korna sesleri- tekin değil artık su perileri
gitmen iyi oldu.
Köşe başında ki tiryakiler bekler beni;
Cebimden çıkaracağım altın tozu cevheri.
Kaldırımlar köpekler gibi sevişir ruhunuz duymaz.

Ben benim.

5 Kasım 2014 Çarşamba

...

Uykusu gelmişti. Anlayamadığı nihilist adamın ucuz kutsallığıyla gün geçtikçe daha da boka batıyordu. Mmm kızıl ve bilgin. Oturmuşlar karşılıklı. Ağzını yaymış ve kusmuş tüm toplumsal gerçekliğini. Parça parça olmak ve dağınıklığın senfonisi. Birleşemiyor bu yüzden dudak kenarların ile göz bebeklerin. Göğüs boşluğunda ki kırılmışlığı hissedemiyorsun kan kusana kadar. Burnun sürekli çekilmenin ritüeline, gözlerin yaşarmanın tökezine takılmış. Boğazından yanaklarına oradan ise göz pınarlarına vuran ani basınç bir patlamaya neden olmak üzere. Tebrikler. Kontol altına aldın. Ne bir inleme, ne acı dolu bir haykırış. Yine ıslak gözlerine acınası küstahlığın yerleşti; uzun ve derin nefeslerinin sonunda. Çıtırtılar geliyor. Buzun ılık bir suda erimesi gibi alıştırarak öldürüyorlar seni.