29 Temmuz 2014 Salı

ROMANTİK KAOS

Ağlıyorum, ağrıyorum, ağarıyorum,
arıyorum, allanıyorum, atamıyorum,
aklanamıyorum aslolamıyorum:
"mavituruncu"ya yakınken...





11 Temmuz 2014 Cuma

BİR HİKAYENİN ÖTESİNDE...

İki kişinin daracık sokaklarımı doldurabildiği eşsiz dünyama hoş geldiniz. Ben Salim. Sokağın sonunda yere çömelmiş duran, çelimsiz çocuk ise kalan son arkadaşlarımdan “Siraj”. Yaşı benden küçüktür. Fakat oldukça zeki biridir. Benden daha önce harfleri söktü. Ben daha öğrenebilmiş değilim. Siraj konuşmayı pek sevmez. Han Yunus'ta yaşıyoruz. Burada doğdum ve büyüdüm. Hiç dışına çıkmadım. Burası bizim güvenli olduğumuz yermiş. Babam söylüyor. Babam elli yaşında; adı Mohammad, çarşıda halı ticareti yapar. Fakat buna izin vermediklerini söyledi. İnşaatlarda çalışmaya başladı. Babamın halılarını sevmemiş olacaklar. Ağabeyim Youssif ona halı satarken yardım ederdi. Artık etmiyor. Annemiz öldüğünden beri Youssif çok kızgın bir insan oldu. Sanırım Han Yunus'un dışındaki gürültücüler onu bu hale getirdi. Sürekli ses geliyor. Bazen evlere giriyoruz ve günlerce çıkmıyoruz. Youssif bu sesler yüzünden olduğunu söyledi. Onları susturacağına ant içti.
Babam Youssif'in bu halinin hep Ayman ve arkadaşları ile tanışmasından olduğunu söylüyor. Ayman Youssif'tan iki yaş büyük bütün ailesini gürültücüler öldürmüş. Onun kızgınlığı ağabeyimden daha fazla olmalı. Babam Ayman'a da Youssif'a da kızıyor. Daha da fazlası korkuyor. Annem ve kız kardeşime çok üzülmüş olmalı. Bende üzülüyorum elbette. Hatırlamamak benim suçum değil. Hafızamda tutamayacağım kadar küçükmüşüm. Evlere, sığınaklara dolduğumuzu biliyorum. Han Yunus'ta beni en çok üzen ise küçük Zehra'dır. Siraj'ın kardeşi olur. Onu çok severdim. Elbette ki Siraj'da çok severdi. Ona oyuncaklar yapardık. Daha çok küçüktü fakat ağabeyi gibi kıvrak bir zekası vardı. Gece gürültüler başladığında ağabeyim ve Ayman sokağı koşarak geçti. Bağırarak içeri girmemizi söyledi. Ben koştum. Fakat Siraj'ın evine girdiğinden emin olmak istedim. Camdan baktığımda Zehra'yı gördüm. Bir soğuk namlu ve boğuk bir ses hücrelerime karıştı. O yok oldu ben büyüdüm. En çok Zehra'ya üzüldüm ben. Ne annemin ne kız kardeşimin ölümünde böyle derin bir keder hissetmiştim. Ağladım, ağladım. Sonra bir daha hiç ağlamadım. Her gün arkadaşlarım eksildi. Macide, Ibrahim, Moussa, Itaf , Semiha, Ahmad, Rabiha, Raşhad... Siraj kaldı geriye benim iyi yürekli küçük Siraj'ım. Allah onu bağışlasın. Kardeşinin ölümü onu her şeye gücendirdi. Önce okumaktan yana olan hevesi kaçtı. Sonra icatlarını bıraktı. Bana Zehra'yı korumayan Allah'a inanmadığını söyledi. Ayman Siraj'a bugünlerde dikkatli olun, demiş. Galiba gürültücüler kötü şeyler yapacaklar. Herkes çok korkuyor. Youssif'a kalsa evdeki yeşil bayrağını kapıp savaşmaya gidecek. Onlar gürültü yapıyor diye bizde yapmak zorunda değiliz. Yine de Zehra'yı, Annem'i, kız kardeşimi ve arkadaşlarımı öldürmeden önce onlarla konuşmak isterdim. Babam çok geveze olduğumu söyler. Bu sayede hayatlarını kurtarabilir miydim? Zehra'yı vuran silahı ateşleyen ellere söz geçirebilir miydi küçük bir çocuğun gevezelikleri? Oysa Zehra'nın bir bakışıyla ona ne oyuncaklar yapardık. Annemin kardeşimi öldürmemeleri için yalvarışı yetmediyse benim gevezeliklerim yeter miydi?
Ben Basim Salim Kawel; iki gün önce Han Yunus'ta tek bir kelime edecek fırsat bulamadan İsrail'in hava saldırısında öldüm. Öldüğümde 10 yaşındaydım. Siraj Iyad al-Abdel en yakın arkadaşım hava saldırısında öldü. Öldüğünde 8 yaşındaydı. Parçalanan cesedimi toplamaya çalışan babam Mohammad Ibrahım Kaware ikinci füze saldırısında öldü. Öldüğünde 50 yaşındaydı. Mohammad Ayman Ashour ve Hussein Youssif Kaware ellerinde yeşil bayraklarla Han Yunus'un dar sokaklarında özgürlük umutları ile koşarken ilk saldırıya yakalanmışlardı. Ayman'ın bacağı parçalanmış. Kaburgaları akciğerlerini delip geçmişti. İç kanama sonucu oracıkta ölmüştü. Ağabeyim Youssif ise arkadaşını ölürken izledi ama hareket edemiyordu. Bilinci gidiyordu. Bir ara kopan kolunu aramak aklına geldi. Vazgeçti. Öldüklerinde Ayman 15, Youssif 13 yaşındaydı. Ve biz bir hikaye olmaktan çok fazlasıyız. #GazzedeKatliamVar

6 Temmuz 2014 Pazar

KAÇIK-KAÇAK

Ankara'da kesif bir yalnızlık kokusu yayılıyor. Çöl sıcağı yalıyor aortlarımı; kan basıncım sana doğru koşuyor. Gittiğin geliyor hatırıma. Bin yıl olmuş. Toza bulanmış arka sokağım derin bir fırtınaya kölelik ediyor. Yarınsız bir bulut -yapağı, sıradan- beliriyor. Bu suretin olsa; döksem onu krallığıma yağmacı bir sağanakla. Tüm mistik tatları kavgacı bir karmaşada toplamış olan suretin sıradanlaşıyor. Boğazımdan gözlerime akarken; yok olmak için çırpınıyorsun. Plansız bir kaçış öyküsüne saralım. Önde ben olacağım; ellerini ürkütmeden yaklaşıp, kırıcı bir sataşma ile yakalayacağım. Parmakların -sağlam kemiklerin- direniyor. Yorucu olan hız mı koşuşturmanın ortasında sebepsiz kalmanın çaresizliği mi? Bilemiyorum. Arkamdasın; elin hala elimde. Bunu bilmenin çoşkusu dolduruyor ağlamaya yatkın benliğimi. Dönüp yakıcı bir bakışla süzüyorum seni. Kayboluşlara hazır değiliz. Yönümüzü belirleyen hayali pusulada acıyı arkamıza alacağız. Bıraktığımda ellerini anlayacaksın ki celladıyız birbirimizin. Düş. Koş. Kaç. Unut. Yaşa. Ve beni öldürmekten vazgeç.

2 Temmuz 2014 Çarşamba

SAPIK

Konserve edilmiş bir beyin salatası gibiyim; en sevdiğin meze olma sıralamasında üst sıralara oynarken arsızlığım göz yoruyor. Bu denli karmaşanın içinde daha fazla bastırılırsam sana doğru fırlamamam elde değil. Üstelik ben sevilmemeyi henüz bilmeyen düzenbaz aşıklardan biriyim. Önce aşk denen kutsanmış öldürücülüğün şehvete boyanmış tadına varmak gerekirmiş:bilmiyordum. Bu bilmemezlik beni istediğini alamayan zavallı bir çocuğa döndürdü. Evet bayan; bir zavallıyım! Size bunları yazıyorum. Çoğu kez yazdıklarıma bakıp kendimle gurur duyuyorum. Aylar önce gözlerinize ilk baktığımda -hani Joseph'in yanında- benden ölesiye tiksinen o bakışınızı hatırlıyorum. İşte o an size olan şiddetli hislerim zamansızca şekil değiştirdi. Yanlış anlamayın tatlım. Sizi sevmiyorum,sanmayın! Sadece aşkımı sizi görerek dizginleyemeyeceğim bir noktaya gelmiştim. Siz de beni sevmeliydiniz. Öyle de oldu; bunun aksini kanıtlayacak birşey göremiyorum. Bu halde size sevgilim demekte bir behis görmüyorum. Sevgilim .... Ah ne armonik bir kelime. Dudaklarından döküldüğünde, içmeye doyamayacağım bir şarap olacak. Sevgilim; sana ilk günlerde kaba davranmış olabilirim lakin sen de oldukça küstahtın. O pembe üzerinde mavi çizgiler olan minicik eteğinin içinde bacaklarını bir süre seyretmiş olmam benim densizliğim değil! Senin tahrikkar tavırlarındandır. Kalkıp tuvalete gittiğinde Joseph'ten çekindiğini; bana orada bir şey söyleyeceğini düşünmüştüm. Çığlık atmakta neyin nesi oluyor. Üstelik benden çok etkilenmiştin. Yine de o gün biran benden hoşlanmadığını düşündüm. Neyse ki akabinde gelişen mevzular bana olan sevginin nişanesini boynumda taşımamı sağladı. O günden sonra elbette seni bırakamazdım. Arkadaşlarınla yaşadığın evin önünde durmuş; hangisinin senin odan olduğunu anlamaya çalışıyordum. Evin oldukça zengin bir muhitteydi. Üç genç kız yaşıyordunuz hepiniz her erkeğin sahip olmak isteyeceği kızlardınız. Buralarda sapık olmaz, dedim: Buna sevindim. Bir anda ışık huzme huzme dağıldı vücudundan yansıyarak bir pencere camından. Sanki bir yıldız semayı yarıp inmişti: bembeyaz. Pembe eteğin artık yoktu. Tabi ki sonra gözlerimi kapadım. Sen bembeyazdın. Bir gün seni izlerken dayanamadım. Yerinde duramayan bir bomba gibiydim; patlamak için tanrı buyruğu bekleyen. İşte senin kapını çalma nedenim buydu. Seninde bana olan aşkını anladığımda bir daha seni izlememeye karar verdim. Kapıyı açtığında hiç şaşırmış gibi değildin. Bana iki pantolon dört kazak bir ayakkabı ve bir miktar para verdin. “İhtiyacın olan başka Bir şey var mı?” dedin. Ben senin suratına sinirlerimi toparlayamamış bir ahmaklıkla bakarken suratıma kapıyı kapattın. O derece duygusuzdun ki şaşıracak,üzülecek, gülecek yegane kişi ben olacağım sandım. Sonra yere baktığımda anladım. Senin bedeninin ışıltısı derecesinde bir cisim dünyama göz kırpıyordu. Yaklaştığım da bunun safirden yapılmış ince taşlarla bezeli, altın bir kolye olduğunu farkettim. Koynuma-tam yüreğimin üzerine-koydum. Artık biliyordum bana çok değer veriyordun. Kendime ölesiye kızdım beni sevmediğini biran bile nasıl düşünebildiğimi sorguladım. Ertesi gün cafeye geldin ve Joseph ile bir şey konuştun. Bu durum hiç hoşuma gitmedi. Hatta içimde ki öfke öyle yoğunlaştı ki Joseph'i öldürmeyi düşündüm. Joseph benim tek arkadaşım lakin seninle konuşması durumu değiştirirdi. Gidip ona ne konuştuğunuzu sordum. O da “kolyesiyle ilgili bir durum” dedi. Çok mutlu oldum. Demek içini açabileceğin kimse yok. Sevgilim bana olan derin duyguların kalbinden taşıyor olmalı. Aramızda kalacağını zannettiğim bu nişaneyi en yakınlarımızla paylaşmak ne büyük mutluluk. Yarın size geleceğim. Kutlamamız gerekenler var. Rica etsem pembe üzerinde mavi çizgiler olan şu kısa eteğini giyer misin?