2 Temmuz 2014 Çarşamba

SAPIK

Konserve edilmiş bir beyin salatası gibiyim; en sevdiğin meze olma sıralamasında üst sıralara oynarken arsızlığım göz yoruyor. Bu denli karmaşanın içinde daha fazla bastırılırsam sana doğru fırlamamam elde değil. Üstelik ben sevilmemeyi henüz bilmeyen düzenbaz aşıklardan biriyim. Önce aşk denen kutsanmış öldürücülüğün şehvete boyanmış tadına varmak gerekirmiş:bilmiyordum. Bu bilmemezlik beni istediğini alamayan zavallı bir çocuğa döndürdü. Evet bayan; bir zavallıyım! Size bunları yazıyorum. Çoğu kez yazdıklarıma bakıp kendimle gurur duyuyorum. Aylar önce gözlerinize ilk baktığımda -hani Joseph'in yanında- benden ölesiye tiksinen o bakışınızı hatırlıyorum. İşte o an size olan şiddetli hislerim zamansızca şekil değiştirdi. Yanlış anlamayın tatlım. Sizi sevmiyorum,sanmayın! Sadece aşkımı sizi görerek dizginleyemeyeceğim bir noktaya gelmiştim. Siz de beni sevmeliydiniz. Öyle de oldu; bunun aksini kanıtlayacak birşey göremiyorum. Bu halde size sevgilim demekte bir behis görmüyorum. Sevgilim .... Ah ne armonik bir kelime. Dudaklarından döküldüğünde, içmeye doyamayacağım bir şarap olacak. Sevgilim; sana ilk günlerde kaba davranmış olabilirim lakin sen de oldukça küstahtın. O pembe üzerinde mavi çizgiler olan minicik eteğinin içinde bacaklarını bir süre seyretmiş olmam benim densizliğim değil! Senin tahrikkar tavırlarındandır. Kalkıp tuvalete gittiğinde Joseph'ten çekindiğini; bana orada bir şey söyleyeceğini düşünmüştüm. Çığlık atmakta neyin nesi oluyor. Üstelik benden çok etkilenmiştin. Yine de o gün biran benden hoşlanmadığını düşündüm. Neyse ki akabinde gelişen mevzular bana olan sevginin nişanesini boynumda taşımamı sağladı. O günden sonra elbette seni bırakamazdım. Arkadaşlarınla yaşadığın evin önünde durmuş; hangisinin senin odan olduğunu anlamaya çalışıyordum. Evin oldukça zengin bir muhitteydi. Üç genç kız yaşıyordunuz hepiniz her erkeğin sahip olmak isteyeceği kızlardınız. Buralarda sapık olmaz, dedim: Buna sevindim. Bir anda ışık huzme huzme dağıldı vücudundan yansıyarak bir pencere camından. Sanki bir yıldız semayı yarıp inmişti: bembeyaz. Pembe eteğin artık yoktu. Tabi ki sonra gözlerimi kapadım. Sen bembeyazdın. Bir gün seni izlerken dayanamadım. Yerinde duramayan bir bomba gibiydim; patlamak için tanrı buyruğu bekleyen. İşte senin kapını çalma nedenim buydu. Seninde bana olan aşkını anladığımda bir daha seni izlememeye karar verdim. Kapıyı açtığında hiç şaşırmış gibi değildin. Bana iki pantolon dört kazak bir ayakkabı ve bir miktar para verdin. “İhtiyacın olan başka Bir şey var mı?” dedin. Ben senin suratına sinirlerimi toparlayamamış bir ahmaklıkla bakarken suratıma kapıyı kapattın. O derece duygusuzdun ki şaşıracak,üzülecek, gülecek yegane kişi ben olacağım sandım. Sonra yere baktığımda anladım. Senin bedeninin ışıltısı derecesinde bir cisim dünyama göz kırpıyordu. Yaklaştığım da bunun safirden yapılmış ince taşlarla bezeli, altın bir kolye olduğunu farkettim. Koynuma-tam yüreğimin üzerine-koydum. Artık biliyordum bana çok değer veriyordun. Kendime ölesiye kızdım beni sevmediğini biran bile nasıl düşünebildiğimi sorguladım. Ertesi gün cafeye geldin ve Joseph ile bir şey konuştun. Bu durum hiç hoşuma gitmedi. Hatta içimde ki öfke öyle yoğunlaştı ki Joseph'i öldürmeyi düşündüm. Joseph benim tek arkadaşım lakin seninle konuşması durumu değiştirirdi. Gidip ona ne konuştuğunuzu sordum. O da “kolyesiyle ilgili bir durum” dedi. Çok mutlu oldum. Demek içini açabileceğin kimse yok. Sevgilim bana olan derin duyguların kalbinden taşıyor olmalı. Aramızda kalacağını zannettiğim bu nişaneyi en yakınlarımızla paylaşmak ne büyük mutluluk. Yarın size geleceğim. Kutlamamız gerekenler var. Rica etsem pembe üzerinde mavi çizgiler olan şu kısa eteğini giyer misin?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder