4 Nisan 2014 Cuma

YANSIMALAR

Yansımasına bile bakmadan yürüyen bir kadın var. Vitrinlerden görünen cismini gözbebekleri teğet geçiyor. Başı yukarıda ağaç dallarının eşsiz savaş dansına kulak veriyor. Rüzgar yağmur ve bulutlar bir güne doluyor. 
Kadın yürüyor; yarıyor adımlarıyla beton yolları. Metropol ismi takılmış yağmalanmış köylerden geçiyor. Düzen dışı olduğu için kendine acımıyor. Aksine yansımalara değil cisimleşmiş tek tiplere, insanlığın aynılığını görebildiğine seviniyor. Cıvıltılara doğru yön değiştiriyor. Belki milyonlarca adım atmış; bitkin yorgun yığılıyor ıslak çimlere. Çocukların efsanevi suratlarına, sahiciliğe doymak için bakıyor. Tüm çocuksuluğunu binlerce gökdelen arasına sıkışmış sonsuz görünen tabiata saçıyor. Artık yüzünde tebessüm, içinde aldırmaz bir heyecan var. Ayakkabılarını çıkarıyor koşuyor ağaçların, çocukların arasında. Ayakları aşınmıyor, toprak onu kirletmiyor.
Bir anda gürültüler artıyor. Pisliğin bile sesi duyuluyor. Huzur ondan uzaklaşıyor. Topluma yaklaşan kadın, tabiat ile metropolün savaş hudutunda, bir su birikintisine uzanıyor. Tekrar özgün, doğayla barışık cisimleşmemiş kurtuluş yolları aramaya başlıyor. "Nasıl yapmalı?" diyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder