2 Nisan 2014 Çarşamba

BEYAZ YALAN

Herşey sevmek, isyan ve ardından yüreklere çalınan “siyah”la başladı.
Şimdi söyle bana bugün senin yüreğini hangi renk esir aldı? Sevdaya göz kırpan, şımarık, uçuk bir maviyle güne başlayıp lacivert örtüler mi çektin gözlerine? Tüm buruşmuş yüzüne rağmen ekşi bir sarının tazeliğini yaşadığına memnunken; bir buğday tarlasının doyumsuz huzuruna kaçmak mı niyetin? Bana rengini söyle! Ya “kırmızı”ysan... Elmanın mat kırmızısına kanmayan bir çocuğun eline verilen şekerler kadar yalancı, parlak, en az onun kadar cazipsen nereye kaçarım. İnsanlığa bir cennet kadar pahalıya mal olan “kırmızı”, bir bağımlının şırıngasındaki pıhtılaşmış kan kadar masum kırmızı,şimdilerde ise orospu kırmızı! Herşeyi çek temize. Belki teninde nefes aldığımda; ciğerlerimi patlatacak kadar yeşil güzelliklere yol alacağım. Haki yeşili sevdaları kucaklayacağım. Binlerce yeşil selamlayacak beni senin kollarındayken;başka hiçbir renk mesele olmayacak. Sonra düşünceler kafesliyor.
Sopalar iniyor, iniltiler:kafama, kafama. Her renk tek başına sen olamayacaksın. Şımarık bir mavi gibi koşup, bazen yorulup bana sarılmak değil niyetin biliyorum. Kimse bu denli çocuk kalamaz. Beni kandırıp,kanatıp işin içine bir orospuluk katıp kendi buğday tarlanda huzura kaçacaksın. Her tenimiz buluştuğunda ciğerlerimizin patlayacağı güzelliklere yol alacağız. Sonra yine içindeki o kırmızı... Aradım rengini çocuk,aradım. Doyasıya; tarlalarda,sevdalarda,orospularda,elma şekerlerinde ve buldum. Sen “beyaz”sın. Hepsisin, en masum görünen en her şey olansın. En çok korkulansın. Bir bilinmezsin, çünkü en büyük yalansın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder