Her şey iğrenç. Tüm dünya çok çirkin sanırım yazmak
benim artık içimdeki zehirden kurtulmak için boğazıma soktuğum bir parmak gibi.
Kusuyor, kusuyor, kusuyorum. Ancak hiç bitmeyecek gibi bu zehir. Umutlar artık
insanı acıtan bir tarafta duruyor. Ne kadar çok umutlu, inançlı olursan o kadar
tepeden yuvarlanıyorsun. Nefes alamıyorum. Küçücük çocuklara tecavüz edildiği
bir dünyada nefes almak için sağa sola dönüyor; çırpınıyorum. Orada ise
patlayıp paramparça olmuş bebekler ile karşılaşıyorum. Bu dünyayı değiştirme
ihtimalinin yine o umudun içerisinde gizli olduğunu biliyorum. Oysa karşımızda
öyle bir pislik var ki o kadar zalimler ki… üstelik zalimlikleri kör bir inanç
ile kaplı. Bundan daha kötüsü olamaz dediğimiz her olay sonrasında kötülük
üzerine kötülük olabileceğini görüyoruz. Evren insanların var olduğu bölümünde
öyle çirkin devam ediyor ki. *Yaşadığı vücudu kemiren kanserli hücreleriz.
Dünyayı yok ediyoruz. Daha fazlası ve daha fazlası için…
ACIYOR
Mutsuzluktan söz etmek istiyorum
Dikey ve yatay mutsuzluktan
Mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun
Sevgim acıyor
Biz giz dolu bir şey yaşadık
Onlarda orada yaşadılar
Bir dağın çarpıklığını
bir sevinç sanarak
En başta mutsuzluk elbet
Kasaba meyhanesi gibi
Kahkahası gün ışığına vurup da
öteden beri yansımayan
Yani birinin solgun bir gülden kaptığı frengi
Öbürünün bir kadından aldığı verem
Bütün işhanlarının tarihçesi
sevgim acıyor
Yazık sevgime diyor birisi
Güzel gözlü bir çocuğun bile
O kadar korunmuş bir yazı yoktu
Ne denmelidir bilemiyorum
sevgim acıyor
Gemiler gene gelip gidiyor
Dağlar kararıp aydınlanacaklar
Ve o kadar
Tavrım bir çok şeyi bulup coşmaktır
Sonbahar geldi hüzün
İlkbahar geldi kara hüzün
Ey en akıllı kişisi dünyanın
Bazen yaz ortasında gündüzün
sevgim acıyor
Kimi sevsem
Kim beni sevse
Eylül toparlandı gitti işte
Ekim filanda gider bu gidişle
Tarihe gömülen koca koca atlar
Tarihe gömülür o kadar
T.UYAR